26 Ekim 2009 Pazartesi

Barselona Barcelona Barthelona



Geçtiğimiz cumartesi aktarmalı bir uçak yolculuğunun ardından ulaştım buraya. THY'nin verdiği karnıyarık-şarap ikilisinin ardından ilk bir şapşala döndüm bavulumu beklerken. Burası benim haritada baktığım terminal değildi. Neyse ki ortasınıfa mensup, Türkiye tatilinden dönmekte olan iki annem babam yaşlarında çiftle tanıştım.

Kendileri bu terminalin yeni olduğunu, otobüsle diğer terminale geçeceğimizi, oradan trenle şehir merkezindeki Sants Estació durağında ineceğimizi, oradan bana binemem gereken hattı göstereceklerini söylediler. Bir çift karı koca hemşire (erkek olanına da nurci dediklerinden...) Diğerleri ise fabrikada ustabaşı pozisyonlarında bir çift. Sentetik iplik üretimindeler. Kendilerini solcu gören bu orta yaş amca teyzeler dinden de nasiplerini almamışlardı. Muhabbet şu eksende ilerledi:

-Türkiye harika, İstanbul muhteşem!
-Türk insanı bizim gibi sıcak. İsveçliler ne gıcık öyle...
-Faslılara, pakilere, çingenelere dikkat et. Hırsızlık olabilir. (Her ne kadar sorunu sefalet ve göçe bağlayabilseler de bildiğin orta sınıf ırkçılığı!)
-Sen çok katalan görünüyorsun!
-Bak annesi babası öğretmen o da mühendis olmuş çok zeki belli ki.
-Müslüman mısın? Eğer değilsen 'jamon serrano'yu tatmalısın. Ben daha önce tattım ve bayıldım dediğimde -laf arasında ailemden dini bir eğitim veya empoze almadığımı, esasen dinsiz fakat kültürel olarak müslüman olduğumu da ifade ettim, onlar al bizden de o kadar dediler.- ağzının tadını biliyormuşsun kıvamında övgüler aldım.
-Burası daha Avrupa'dır, İspanya değildir. (Daha sonra kahkahalarla zaten İspanya olamaz çünkü Katalonya dediğimde zevkten dört köşe oldular.) Aynı Paris nüfus falan çok karışık dediler. Ufak bir İzmirli tripleri sezdim anlayacağınız.

Sonra ufacık hostelimin ufacık odasına yerleştim. Hızlı bir wi-fi beni mutlu etti. Çıktım önce bir benzinliğe gidip (saat geç olmuştu) kemirecek bir şeyler aldım.

Pazar günü erken kalktım. Şu gördüğünüz rotada uzunca yürüdüm. Galatasaray uluslar arası ilişkiler mezunu iki kızla ve Avusturyalı iki türk kızla tanıştım. Picasso müzesinde harika vakit geçirdim. Büfenin birinden Guinness'imi alıp içerek gotik mahalleyi ve eski sokakları dolandım. Genel rota: Sagrada de Familia, Gaudi caddesi, Hospital de la Santa Crau y Sant Pau, Torre Agbar (ki hayatımda gördüğüm en fallik bina! İlk resme bakın!), Teatro Nacional de Catalunya, Arc de Trionf, Catedral de Barcelona, Palau de la Música Catalana (modernle klasiği harmanlamış muhteşem bir yapı, dünya mirasında), Picasso Müzesi (Pazar 15'ten sonra beleş turistlere: Gerçi İspanyalı olmadığıma inandırmak için pasaport beklediler ya! Aksan bile olmayan ispanyolcamdan da anlayabilirlerdi.)

Hostelim şehrin Tarlabaşı gibi eski apartmanlarla dolu olan kısmında. Mükemmel titiz bir plan ve eski İstanbul apartmanlarından binlercesi! Çok nostaljik ve orijinal bir asansör bile var binada 3 kapısını da tek tek kapatmadan hareket ettirilemeyen!

Bir de ilginç bir olay yanına geldiğim doktora marketten çıkarken rastlamamdı! Market de bildiğin BİM'den hallice, Almanya da da aynı durum vardı! Hipermarketlere gidemezsen bunlara mahkum kalıyorsun. Onları da göçmenler bekliyor zaten. Temizlik, garsonluk vb ne kadar alt sınıf iş varsa hepsi Pakistanlı, Faslı, Güney Amerikalı (bildiğiniz yerli çoğu), Afrikalılarda.

3 yorum:

Balık dedi ki...

you have become the very thing you swore to destroy, iyice engin ardıç oldun.

Unknown dedi ki...

kiskancliktan catladigimdan baska bir sey diyemeyecegim.

madMadame dedi ki...

hahahha :) foto ile alakali kisma koptum :D

diger kisimlari, bizzat gidip kesfedecegim :p