16 Eylül 2009 Çarşamba

Ama Dostlar İyidir

Bu bir alt metin taşıyor. Kısıtlı çerçevesinde az biraz kabullenme var. Sanki etraf kimseler buyurmuşlar ‘Dostlar seni yer’ sen de cevap vermişsin. Manik depresif olmak, aptal olmak veya kendinin farkında olmak sınırları çizilmiş ak beyaz olgular asla olamazlar. İnsanlar içlerindeki zıt veya yalnızca o sürelik zıt işleyen düşünce süreçlerinin çekiminde, bir o yana bir bu yana savrulduğu döngülerden ders çıkararak bir sonraki savrulacağı kutupları yaratan zeki varlıklar. Sizin en ‘mal’ olmayan yanınız bu süreçlerinizi yorumlayarak dönüşümünüz için farkındalık taşımak olabilir. Eğer hormonlarınız damarınızdan taşar ise bu durumlar sekteye uğrar. İşte o an ben dostlarımı tanırım hayrola ne bu tavırlar diyerekten seyirtirim onlara doğru.

Sen de iyi biliyorsun. Bu hâlini en iyi görecek olan benim. Benimkini ise sensin. Bu, seçilmiş olmamızdan ziyade bu kadar yakınımıza girmesine izin vermememizden başkalarının. Esasen ben özel çaba göstermiyorum. Kendimi daha çok tanımaya çalışmamı çevremdeki dingillerin çoğu kendimi gayet net tanıdığım ve özgüvenimin tavana vurduğu şekilde algılıyor. Bu bazısını hırçınlaştırıyor, çirkinleştiriyor ve bendeki ‘huzurlu, barışık olmayan ama barışmaya çalışmanın dengesi’ni hisseden karşımdaki bünyeye ego çöküntüsü yarattırabiliyor. Benzer süreçler belki de kendileri sokulmaya çalışsa arkadaş olabileceğim ahmaksıların benden uzak durmasına yol açarak beni koruyor, korurken yalnızlaştırıyor. Hatta genel olarak çevre ve merkezin karşılıklı belirleyiciliğine binaen, dünyayı tanımaya, kariyer seçimim sayesinde evrenin yasalarını çıkarmaya kalkışıyorum. Bu başlıkların iç mekanizmalarını çözerken oluşturduğum örgüler ise disiplinler arası çözümlemeler ve modernist bir tümden açıklayıcılık tarzı basit kurallara götürüyor beni. Sonuçta üretiminden çok yorumlama ve veri toplamaya dönüşmüş bir yaşantıdan dünyayı tanımaya çalışıyorum. Mahallenin dedikoducu, müzevir ev hanımıyım. Her şeyden temel olarak bilgim var, evrenin kurallarına, hikayelerinize hakimim. Kendimi tutup konumlandırdığım bu algı durumu ve çok uzak alanlardan aldığım bilgileri işlemekle meşgul olmam, her şeyden kısıtlı olarak anlayan ama hiçbir şeyden tam olarak anlamayan bir adama dönüştürdü beni.

İnsanlar ise battıkları çamurda öyle çırpınıyorlar ki benim içinde kendimi bulageldiğim bu tanıma mücadelemin bana kattığı tüm vasıfları kendi gözlerinde üstünleştiriyorlar. Dinsizsem korkuyorlar, anarşistsem ürküyorlar, biseksüelsem yeter artık diyorlar. Kimisi kayıp diye görüyor, kimisi ise yazıklı bir iç dengeye kavuştuğumu düşünmekle birlikte onlara çok cesur gelen benim olağan gerçeklik algımdan ürkercesine benden de kaçıyorlar. Bazıları kendimi tanıma sürecimin tanığı olmaktan bile yeterince ürküyor, insanın beyni var çünkü: ezkaza kendime soruverdiğim soruları kendisine sorarken buluyor kendini.

Ben de yaklaşırken insanlara korkusuzum. O farkına varmadığım insanı tanıma yeteneğimin seçtiği kişilerdensin. Neyin ters gittiğini bilinciyle ayırt edemeyen fakat bir şeylerin ters gittiğini anlayabilen yangın deneyimlisi bir itfaiye eri gibiyiz. Gördüğü belirtileri tahlil etmesine gerek duymadan, bilincinin arkasında belirtilerin işaret ettiği gerçek konusunda onu uyaran ne ise, arkadaşları sevdiren de bu bilincin arkasındaki ‘sistem boşta işlemi’. Evet sevgi esasen bu denetimsiz bağ. Şimdiye kadar pek şaşmadım insanlar konusunda. Artık yaptığım hatalar mı kişiliğimin bir parçası oldu da böyle düşünüyorum, bence hayır. Çünkü yeterli basitlikte etik değerlerle yaptım bunu (Bu tabii ki bu etik değerlerin boyutlarımızın üstünde bir geçerlilik çemberi olduğu iddiasını taşımıyor.)

Buraya kadar laga luga idi. Sen zaten bu olmayan görsel aldatmacadan ibaret engelleri aşmışsın. Ne benim kendimi bir şey sanmam yerinde, ne de senin. Bu engelleri aşanlar arasında dünyanın en düz insanı olabilecekler de mevcut, dünyanın en marjinal kişilikli denebilecekler de.

Şimdi başa dönelim az veya çok bana benziyorsun. Ve ben seni görebiliyorum. Her anını belki kendime yarar bir bilgi çıkarmanın saf umudu, say ki iyi bir film izleme dileği, o da olmadı işe yarama kaygısıyla yazıyorum kafama. Süreçlerini takibe alıyorum. Ekstrapolasyonlar yapıp tahminlerde bulunuyorum. Geçtiğimiz ay manik geçtiyse senin için ve sebepleri çıkarsamaya kalkıyorsam, depresyonun eşiğinde kontrolü kaybettiğin bir yerde kulağına bir şey fısıldayabilirim. Hayatı ve seni ne kadar tanıdığımı test ediyorum yeri gelince. Ama unutma sen benim için önemlisin. Öncelikle bana düzlemsizce kendini açabildiğin ve benim açılabildiğim yerdesin. Yalnızca labatuvarım olamazsın, yoksa kitaplar ve filmler yeterli gelebilirdi. Sevgi denen bir zımbırtı da var işte.

Şimdi bir bilim adamı gibi şuna inanalım. Yeterince vakit ve emek ilgiyle harcanırsa kendi hayatımızın bugününü ve bilmediğimiz bir devirde sınırları çizilmiş kişiliklerimizi keşfedebiliriz, böylece dönüştürebiliriz. Ve rastgele arkaplanlara ve geçmişlere sahip insanların yorumları bu bilimsel soruya bakarken bulunacak cevaplar içindeki hataları ayıklamaya çok yarar. Bugün için dilediklerine varamadığın durumlar, istemediğin fakat içinde çırpındığın duygusal tuzakları aşmak böyle mümkün. Bunlar dünyanın en önemli sorunları elbette değiller. Yalnızca lezzetli ve fakat alerjik besinler. Zevk, korku her ne mekanizmayla olursa olsun hormon ve beyin kimyanı ele geçirdiklerinde kendini içinde bulduğun konumu değiştirme yeteneğini, farkındalığını senden alıyor. Kullanmasan bile (çıkmak istemediğin duygusal travmalar sana tad veriyor da olabilir – aşk gibi) bu yetkinlikten yoksun kalmamak en iyisi. Bir ‘emergency button’. İhtiyaç halinde kırınız yazıyor. İşte benim burada demek istediğim şu: Lab arkadaşı olmalıyız. Birimiz sorulara yanıt vermekten aciz kalırsak diğerimiz onu konuya yetiştirecek şekilde probleme yakın olmalı.

1 yorum:

Ahmet Demirel dedi ki...

blogun neresine yaziyim derken sanırım çok uzun yazıların beni yormuş olacak ki, merdivenleri çıkamayan yaşlı teyzeler tadında, şuracığa çöküveriyorum yavrucum...
yazılarını okuyup da bildigimiz seni burda da görebilmek gerçekten insana büyük keyif veriyor. ama azcık kısa yaz be olm öldürdün beni=)